Mastodon – Hushed and Grim: Acının ve Sadelİklerin Tınısı (İnceleme)
Mastodon – Hushed and Grim
Nick John’un anısına, Mastodon’un 20 yıllık en duygusal ve karanlık albümü.
Hayatta en sevdiğim şey olan Mastodon’un son albümünü doğrularıyla ve yanlışlarıyla burada objektif bir şekilde anlatmam eminim çok zor olacaktır. Ancak en azından düşüncelerimi ve hislerimi aktarabilirsem zihninizde bir şeyler canlandırabilirim diye düşünüyorum.Mastodon, uzun bir süre boyunca çok özel bir gruptu fakat The Hunter’dan sonra işler değişti ve zamanla az da olsa bu özelliğini kaybetti. Hushed and Grim’de de durumlar aynı şekilde devam ediyor. Bir yandan albümü oldukça özgün, yenilikçi ve deneysel bulsam da zaman zaman Mastodon veya başka gruplardan aldığımız tatları yeniden deneyimlediğimiz bir albüm olmuş. Albüm adına söyleyebileceğim en büyük eksilerden biri de kesinlikle bu.
Misal, albümün geneline baktığımızda atmosferik kısımlarda Crack the Skye, özellikle Oblivion benzeri bir tavır var. Grup bunu daha az belirgin kılmak için her zamanki gibi ciddi sound değişikliklerine ve farklı melodik anlayışlara yönelmiş. Bu anlarda dahi bir miktar tazelik sunabilmişler. Ancak, önceki iki albümden fazlasıyla alışık olduğumuz Troy Sanders’ın verse’leri ve Brann Dailor’ın nakaratları söylediği klasik verse-verse-chorus yapılı Pushing the Tides, Ghost ve QotSA etkili Teardrinker gibi şarkılar, orijinallik konusunda albümün diğer bazı zayıf anları arasında yer alıyor.
Yenilenen noktalara gelirsek, grubun sludge’dan başlayıp zamanla stoner’a kayan tarzı bu dönemde daha doom metal benzeri bir hal almış. Doom metal diyorum çünkü Mastodon hiçbir zaman tamamen bir türe bağlı kalmıyor ve bu albümde de bu geleneğini sürdürüyor. Sickle and Peace ve More Than I Could Chew gibi şarkılarda doom metal damarına daha yakın riff’ler duyuyoruz. Ancak Gobblers of Dregs’de doom metale oldukça farklı bir yaklaşım getirmişler.
Mastodon - More Than I Could Chew
Vokal dağılımlarına gelirsek, burada değişikliklerin belirgin olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu konuda biraz hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Başta Troy Sanders ve Brent Hinds arasında paylaşılan ve zamanla Brann Dailor’ın da eklenmesiyle oldukça büyük bir çeşitlilik kazanan vokaller, bu albümde önceki birkaç albüme kıyasla çeşitliliğini kaybetmiş. Emperor of Sand’de 3 ana vokalistli şarkılar sık sık yer alıyordu, ancak burada bu türden yalnızca iki şarkı bulunuyor. Bu durum bir yandan çeşitliliği azaltmış olsa da, önceki albümlerde bu yapının biraz fazla kullanılması düşünüldüğünde, bu bir dengeleme gibi de görülebilir.
Albüm atmosferik olarak The Crux ve Sickle and Peace’te Crack the Skye’ın yolundan gitse de bu iki albümü kıyaslamak pek doğru olmaz. Çünkü Crack the Skye çok daha zengin enstrümantasyon içerirken, Hushed and Grim daha sade ve melankolik bir altyapıya sahip. Örneğin, Gobblers of Dregs ve Eyes of Serpents gibi şarkılarda zar zor ayakta duran, güçsüz bir Mastodon hissediyoruz. Bu sadelik ve çiğlik, albümün melankolik atmosferini başarılı bir şekilde destekliyor.
Davul ve perküsyon tarafında Brann Dailor yine şaşırtıcı derecede iyi bir performans sergilemiş. Ancak bu albümde, önceki albümlerdeki kadar fazla perküsyon detayı görmüyoruz. Bu, ilk başta bir hayal kırıklığı yaratmış olsa da Dailor’ın daha oturaklı ve müziğe hizmet eden bir yaklaşım sergilediği fark ediliyor.
Mastodon, 20 yıllık kariyerinin en duygusal, dramatik ve içine girmesi en zor albümüyle karşımızda. Yarısı aşina olduğumuz, diğer yarısı da bir o kadar farklı olan bu 86 dakikalık albümü belki grubun diskografisinde en tepelere koyarsınız belki de beğenmezsiniz. Ama bu albümde mutlaka bir noktada acı çekersiniz.
Not: 8,5/10
Vokal dağılımlarına gelirsek, burada değişikliklerin belirgin olduğunu söyleyebilirim. Ancak bu konuda biraz hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Başta Troy Sanders ve Brent Hinds arasında paylaşılan ve zamanla Brann Dailor’ın da eklenmesiyle oldukça büyük bir çeşitlilik kazanan vokaller, bu albümde önceki birkaç albüme kıyasla çeşitliliğini kaybetmiş. Emperor of Sand’de 3 ana vokalistli şarkılar sık sık yer alıyordu, ancak burada bu türden yalnızca iki şarkı bulunuyor. Bu durum bir yandan çeşitliliği azaltmış olsa da, önceki albümlerde bu yapının biraz fazla kullanılması düşünüldüğünde, bu bir dengeleme gibi de görülebilir.
Peace and Tranquility
Vokal performanslarına gelirsek, Brann Dailor’ın vokalleri albümde belki de en çok gelişim gösteren nokta olmuş. Daha önce Ember City ve Roots Remain gibi şarkılarda oldukça hüzünlü olması gereken parçaları neşeli bir şekilde yorumlaması eleştirilirken, bu albümde çok daha etkileyici bir performans sergiliyor. More Than I Could Chew, Gobblers of Dregs ve Gigantium gibi şarkılarda albümün en üzücü ve yıkıcı vokallerini sunmuş.
Vokal performanslarına gelirsek, Brann Dailor’ın vokalleri albümde belki de en çok gelişim gösteren nokta olmuş. Daha önce Ember City ve Roots Remain gibi şarkılarda oldukça hüzünlü olması gereken parçaları neşeli bir şekilde yorumlaması eleştirilirken, bu albümde çok daha etkileyici bir performans sergiliyor. More Than I Could Chew, Gobblers of Dregs ve Gigantium gibi şarkılarda albümün en üzücü ve yıkıcı vokallerini sunmuş.
Gigantium
Troy Sanders ise alışık olduğumuz vokal tarzından farklı, çok daha güçlü bir performans sergiliyor. Sesi her duyulduğunda enstrümanların önüne geçip adeta testosteron seviyesini yükseltiyor. Brent Hinds ise The Beast ve Peace and Tranquility gibi şarkılarda adeta bir blues sanatçısı gibi duyuluyor ve bu albüme çok farklı bir tat katıyor.
Hushed and Grim, şarkı sayısı ve toplam süresi açısından seleflerinden çok daha yüksek bir ölçekte. Albüm çıkmadan önce, uzunluğu nedeniyle sıkıcı olabileceği ve yeterli çeşitlilik sağlayamayacağına dair endişeler vardı. Ancak her şarkısı en azından iyi olan ve büyük bir çeşitlilik sunan bir albümle karşı karşıyayız. Pain with an Anchor gibi klasik bir Mastodon açılış parçasından More Than I Could Chew gibi progressive doom metal’e uzanan bir yelpaze ile Brent Hinds imzalı country rockvari The Beast, Rush’ın Signals dönemini andıran Skeleton of Splendor, ve gitar müziğinden uzak deneysel bir parça olan Dagger ile Mastodon 15 şarkıyı oldukça iyi bir şekilde dizmiş.
Troy Sanders ise alışık olduğumuz vokal tarzından farklı, çok daha güçlü bir performans sergiliyor. Sesi her duyulduğunda enstrümanların önüne geçip adeta testosteron seviyesini yükseltiyor. Brent Hinds ise The Beast ve Peace and Tranquility gibi şarkılarda adeta bir blues sanatçısı gibi duyuluyor ve bu albüme çok farklı bir tat katıyor.
Hushed and Grim, şarkı sayısı ve toplam süresi açısından seleflerinden çok daha yüksek bir ölçekte. Albüm çıkmadan önce, uzunluğu nedeniyle sıkıcı olabileceği ve yeterli çeşitlilik sağlayamayacağına dair endişeler vardı. Ancak her şarkısı en azından iyi olan ve büyük bir çeşitlilik sunan bir albümle karşı karşıyayız. Pain with an Anchor gibi klasik bir Mastodon açılış parçasından More Than I Could Chew gibi progressive doom metal’e uzanan bir yelpaze ile Brent Hinds imzalı country rockvari The Beast, Rush’ın Signals dönemini andıran Skeleton of Splendor, ve gitar müziğinden uzak deneysel bir parça olan Dagger ile Mastodon 15 şarkıyı oldukça iyi bir şekilde dizmiş.
Albüm atmosferik olarak The Crux ve Sickle and Peace’te Crack the Skye’ın yolundan gitse de bu iki albümü kıyaslamak pek doğru olmaz. Çünkü Crack the Skye çok daha zengin enstrümantasyon içerirken, Hushed and Grim daha sade ve melankolik bir altyapıya sahip. Örneğin, Gobblers of Dregs ve Eyes of Serpents gibi şarkılarda zar zor ayakta duran, güçsüz bir Mastodon hissediyoruz. Bu sadelik ve çiğlik, albümün melankolik atmosferini başarılı bir şekilde destekliyor.
Gobblers of Dregs
Sözler ve konsept açısından ise albüm, ölen menajerleri Nick John’a adanmış. Ancak bu bir konsept albüm değil; albümün genelinde bir hikâye değil, daha çok ortak bir tema hissediliyor. Duygusal açıdan grubun en ağır albümlerinden biri olduğunu söyleyebilirim.
Sözler ve konsept açısından ise albüm, ölen menajerleri Nick John’a adanmış. Ancak bu bir konsept albüm değil; albümün genelinde bir hikâye değil, daha çok ortak bir tema hissediliyor. Duygusal açıdan grubun en ağır albümlerinden biri olduğunu söyleyebilirim.
Davul ve perküsyon tarafında Brann Dailor yine şaşırtıcı derecede iyi bir performans sergilemiş. Ancak bu albümde, önceki albümlerdeki kadar fazla perküsyon detayı görmüyoruz. Bu, ilk başta bir hayal kırıklığı yaratmış olsa da Dailor’ın daha oturaklı ve müziğe hizmet eden bir yaklaşım sergilediği fark ediliyor.
Pushing the Tides
Albümdeki bir diğer eksik ise Brent Hinds’ın Mastodon müziğine eskisi kadar katkıda bulunmaması. Yazdığı sololar son birkaç albüme göre daha çeşitli ve iyi olsa da, diğer elemanların yaratıcılığının tükendiği noktalarda devreye girseydi, Hushed and Grim’i Crack the Skye’dan sonra çıkan en iyi Mastodon albümü yapabilirdi.
Albümdeki bir diğer eksik ise Brent Hinds’ın Mastodon müziğine eskisi kadar katkıda bulunmaması. Yazdığı sololar son birkaç albüme göre daha çeşitli ve iyi olsa da, diğer elemanların yaratıcılığının tükendiği noktalarda devreye girseydi, Hushed and Grim’i Crack the Skye’dan sonra çıkan en iyi Mastodon albümü yapabilirdi.
Mastodon, 20 yıllık kariyerinin en duygusal, dramatik ve içine girmesi en zor albümüyle karşımızda. Yarısı aşina olduğumuz, diğer yarısı da bir o kadar farklı olan bu 86 dakikalık albümü belki grubun diskografisinde en tepelere koyarsınız belki de beğenmezsiniz. Ama bu albümde mutlaka bir noktada acı çekersiniz.
Öne Çıkanlar: The Crux, More Than I Could Chew, Peace and Tranquility, Savage Lands, Gobblers of Dregs, Gigantium
Not: 8,5/10
Comments